TURGAY FİŞEKÇİ
Artin Demirci’yi tanıyalı yirmi yılı geçti. Arandığında her zaman en kolay bulunabilen arkadaşlarımdan biri oldu.
Tanıştığımız ilk yıllarda henüz Mimar Sinan Üniversitesi Resim Bölümü’nde Neşe Erdok atölyesinde öğrenciydi.
O sıralar o atölyeye ne zaman girsem, Artin’i içerde bir tuvalin başında resim yaparken bulurdum.
Sanki o atölyenin dışında bir hayatı yok gibi gelirdi bana.
Sonra Kuzguncuk’a yerleşti.
Bu sakin semtte birkaç atölye değiştirdi ama Artin her zaman atölyesinde tuvalinin başındaydı.
Başka bir hayatı olduğunu düşünemezdim onun.
Oysa resimden konuştuğumuz zamanlar, hangi ressamın adı geçse, ya geniş kütüphanesinden o ressamın bir kitabınını çıkarıp resimlerini göstermeye başlar, ya da Avrupa’nın hangi müzesinde hangi resmini görmüşse ondan söz etmeye başlar.
Avrupa’nın küçük bir kasabasındaki müzede hangi tablolar var, onları da bilir.
O zamanlar düşünmeye başlamışımdır, aslında Artin’in bütün yolculuklarının resim sanatının peşinde dolaşmak olduğunu.
Yalnızca müzeler görmek için Avrupa’da uzun yolculuklara çıktığını.
Belki eskiden de gidiyordu, ama ben son yıllarda ayrımına vardım sık sık arabasına atlayıp Antakya’ya gidip geldiğini.
Çünkü Antakya’nın Samandağ ilçesindeki Vakıflı köyü,
Türkiye’de nüfusu Ermeni olan tek köydür ve Artin’in orada yaşayan anne ve babasının yaşları doksana yaklaşmıştır.
Sağlık sorunları bir yandan, bağa bahçeye yetişememek öte yandan, yardıma, desteğe gereksinimleri vardır.
Artin elbet bu yolculuklardan ressam olarak da yararlanacaktı.
Önce yollarda ve köyde çektiği fotoğrafları göstermeye başladı bizlere, oradaki bahçelerinden topladığı mandalinaları sundu.
Ardından da resimler gelmeye başladı.
İlginç bir yolculuktu, İstanbul’dan otomobile atlayıp, neredeyse bin kilometre boyunca bütün Anadolu’yu kuzeyden güneye geçip Antakya’ya ulaşmak.
Geniş Anadolu bozkırları, ulu dağlar, beyaz bir çöl ya da deniz izlenimi uyandıran Tuz Gölü, sonsuz bir duvar gibi yükselen Toroslar, Çukurova ve zengin doğasıyla Antakya...
Şimdi onun “Antakya-İstanbul-Antakya” adıyla hazırladığı resim sergisindeki tablolara bakıyorum.
Bu renkler hem çok tanıdık, hem de sanatçının yaratıcı imgeleminden doğmuş yepyeni ışıklar taşıyorlar.
Bu görüntüler de öyle. Kızılla lacivertin birbirine geçtiği akşamlar, koyu yeşile bulanmış aylı bir gece, güneş altında kutsal, üretken sarılar içindeki ekin tarlaları, bozkır düzlükleri.
Genel görünümlerden uzaklaşıp tek bir gelincik sapına ya da burası benim dercesine binlerce gelinciğin ele geçirdiği bir gelincik denizine baktığında da doğa ile ressamın dünyasındaki renklerin çarpışmasından ortaya seyre doyulmaz renk cümbüşleri çıkıyor.
Anadolu göğü, kimi zaman sonsuzluk, kimi zamansa üstümüzde bir sınır duygusu uyandıran bulutlarıyla da Artin’in resimlerinde yer bulmuş.
Kimi zaman sislerle bulutların birbirine karıştığı gökyüzleri.
Gökyüzünün kardeşi sayılabilecek deniz de acı bir anıyla birlikte bir tabloda karşımıza çıkıyor.
Daha geçen yılbaşı, Mehmet Günsür, denizde bir sandalı anlattığı öyküsünü yüz elli adet bastırıp dostlarına yeni yıl armağanı olarak göndermişti.
Sonra da yaz günlerinden birinde ansızın ayrılıvermişti aramızdan.
Artin denizde boş bir sandalı resmettiği tablosuyla duyarlıklar ustası arkadaşına bir karşılık görderiyor.
Antakya’daki mandalin bahçelerinin tuvale yansıması ise başlıbaşına birer yeryüzü cenneti duygusunu getiriyor izleyene.
Bozkırın çoğu zaman bungun duyarlığına karşın yaşama sevinci yüklü bu resimler.
Kavuşmak isteyeceğiniz, sonra da terkedemeyeceğiniz dinginlik dolu yeryüzü cenneti kendine çağırıyor insanoğlunu.
Artin Demirci’nin “Antakya-İstanbul-Antakya” adını verdiği sergisindeki resimler, bana bir ressamın gözünden yurdumun doğasına bakma olanağı verdi.
Baktıkça insanın sınırlılığını, buna karşın doğanın sonsuzluğunu duyumsadım.
O sonsuzluk içinde akıp giden zamanın bir parçası değil mi bütün hayatımız.
Ressam o zaman parçasını tuvalinde yorumlayıp, biçimlendirdikçe bize yaşadığımız hayata ilişkin de bir ayna tutuyor. O aynaya bakıp bütün hayatı ve dünyayı yeniden düşünebileceğimiz.
ARTİN DEMİRCİ
ANTAKYA-İSTANBUL-ANTAKYA
24. KİŞİSEL SERGİSİ
8 OCAK 2005-8 ŞUBAT 2005
ÜRÜN SANAT GALERİSİ
GÜNAY PESEN
İSKELE CAD. SELİN SOK. NO:11/21 CADDEBOSTAN KADIKÖY/İSTANBUL
TEL : 216 / 360 99 64
WEB : www.urunsanat.com - www.artindemirci.com
E-MAIL : gunaypesen@urunsanat.com - art@artindemirci.com
|